Ah çocukluk. Keşke hep çocuk kalabilsek. Hep mutlu olabilsek. Çocuklar için mutlu olmak öyle kolay ki. İletişim kurmak bile bazen yeterli oluyor.
Mutfakta yemek hazırlıyorum. İçerden kahkahalar yükseliyor. Önce kendi aralarında oyun oynuyorlar diye düşündüm. Kulak kesildim kahkahalar daha bir yükseldi. Merakıma yenik düştüm. Ellerimi yıkadım gittim salona. Baktım pencereden dışarı bakıyorlar. Kuş gördüler diye düşündüm ama ikisinin birden bu kadar büyük tepki vermesine anlam veremedim. Başımı dışarı doğru uzattığımda artık gerçeğe aymıştım.
Karşı apartmandaki minik komşumuz, bizimkileri görmüş ve onları güldürmeye çalışıyor. Atlıyor, zıplıyor, saklanıyor. Bizimkiler de yerlere yatıyor, o ne yaparsa aynısını yapmaya çalışıyor. Kendi aralarında diyalog kurmuşlar, keyfini çıkarıyorlar. Bu arada birbirlerini sadece bir kere 5 dakika gibi kısa bir süreliğine gördüler daha önce. Öyle tanışmışlıkları yok aslında.
Biz yetişkinler acaba çok şey mi istiyoruz hayattan mutlu olmak için? Oysa ki karşımızdakinin bir gülümsemesi yetmez mi bize? Neden hep ayrıntılara boğuluruz? Özlüyorum bazen çocuk olmayı. Tek derdimin akşam annemin “Eve gel” demesi olmasını. Dışarı istediğim zaman çıkıp , mahallemin çocuklarıyla oynayabilmeyi. Şimdiki çocuklar ise ev hapsinde. Camdan cama oynayabiliyorlar. Ne acı verici…