“Erken çocukluk dönemi eğitimiyle” ilgili her sistemin temeli: “Çocuğu, bir yetişkinin olmasını istediği gibi değil olduğu gibi gözlemek ve anlamaya çalışmak.” üzerine kurulmuştur. Yeni okul denemesi Montessori’nin umduğu gibi dünyayı değiştirmediyse de küçük çocukların hayatlarını değiştirmeye yardımcı olmuştur. Bu da küçümsenecek bir şey değildir. Eğitime getirdiği ilkelerle, öğrenmenin daha etkili olmasına, özgür ve üretken insanların yetişmesine büyük katkıda bulunmuştur.
Montessori eğitimi, ilk olarak Roma’da yoksul çocuklar için kullanılan 100 yıllık bir eğitim programıdır. Bu programın ünü artmaya devam etmekte, Amerika’da 500’den fazla okulda Montessori programı uygulanmaktadır. Montessori eğitimi karma yaş, özel eğitim materyalleri, özgür seçim, iş birliği, bireysel ve küçük gruplarla akademik ve sosyal öğrenme ile karakterize, dereceleme ve testlerin bulunmadığı bir eğitim sistemidir. Bu eğitimin çevre, çocuk ve öğretmen olmak üzere üç ana unsuru vardır.
Montessori eğitiminin 8 temel ilkesi şöyledir:
-
Kavrama ve hareket birbiriyle çok yakın ilişkilidir. Hareket düşünme ve öğrenmeyi artırır.
-
İnsanlar yaşamları üzerinde kontrolleri olduğu düşüncesine sahip olduklarında, öğrenme ve mutluluk gelişir.
-
İnsanlar öğrendikleri konu ile ilgili olduklarında daha iyi öğrenirler.
-
Bir faaliyete dış ödül bağlamak, okumak için para vermek veya testlerde yüksek puan vermek, ödül ortadan kalktığında bu faaliyete katılımda motivasyonu olumsuz etkilemektedir.
-
İş birlikli (ortaklaşa) uygulamalar öğrenmeye büyük katkı sağlar.
-
Soyut ortamlara göre, anlamlı ortamlardaki öğrenmeler daha derin ve zengin olur.
-
Çocuğun, yetişkinle olan belirli etkileşimleri ile ideal çocuk davranışları birbiriyle ilişkilidir.
-
Çevredeki düzen çocuklar için yararlıdır.
Kaynak: Çakıroğlu Wilbrandt, Emel, Okul Öncesi Eğitimde Montessori Yaklaşımı, Kök Yayıncılık, 2012.