İstanbul Modern’i ilk kez ziyaret etme fırsatı buldum. Belirli aralıklarla güncellenen sergilere ev sahipliği yapan bu yer, tam anlamıyla nefesimi kesti. İçerideki şaheserlere mi, yoksa dışarıdaki enfes manzaraya mı baksam karar veremedim. Boğazın eşsiz görüntüsünün yanında, önünüze serilmiş olan farklı sanatçıların özenle yaratılmış yapıtları. Etkilenmemek elde değil.
Ülkemizde ne yazık ki sergi gezme, eser inceleme geleneği pek gelişmedi. Bu durum aslında çok da şaşırtıcı değil. Birincil ihtiyaçlarını zor gideren insanların, estetik arayışının olmayışı garip gelmiyor bize. Herkes geçim derdinde. Bu tür organizasyonlara ayıracak ne paraları var, ne de zamanları. Akıllarına bile gelmiyor hayat telaşında.
Oysaki sanat ve estetik yaşamın ayrılmaz bir parçası. Ruhumuzu besleyen yegane gıda. Hayata bakış açımızı anlamlandıran, yaşamdaki güzellikleri fark etmemizi sağlayan bir anahtar. İnsanlar artık daha mutsuzlar. Çünkü hayattaki küçük detayları fark edip mutlu olamıyorlar. Bezgin, kırgın, depresif, tahammülsüz bireyler olup çıktık. Böyleyken “sanatın sırası mı şimdi, daha önemli şeyler var” deyip, gözlerimizi güzelliklere kapatıyoruz. Mutluluktan daha önemli bir şey mi var?
Kendimizi bu güzelliklerden mahrum ettiğimiz gibi, bir de çocuklarımızı ediyoruz. Özellikle miniklerimizi bu tarz yerlere götürmemek için özel bir çaba sarf ediyoruz. Eserlere dokunur, koşuşturur, insanları rahatsız eder, bize huzur vermez, laf dinlemez diye endişeleniyoruz. Peki ben de şunu soruyorum. Çocuğunuz hiç sergi gezmeden, sergi gezme adabını nasıl öğrenecek?
Kerem Hakan ile yaptığımız bu gezide, haklı olarak çocuk öncelikle tablolara dokunmak istedi. Bu onun içsel bir dürtüsü. Renkleri hoşuna giden bir nesneyi, dokunarak da keşfetmek istiyor. Sakinliğimi bozmayarak, ona yerdeki siyah çizgileri gösterdim. Ona bu çizgilerin gerisinde kalarak resimleri incelememiz gerektiğini anlattım. “Hayır, dokunma, dur, yapma” demedim. Sonra onu serbest bıraktım. Koşturarak bir resimden diğerine gitti. Ama siyah şeridi hiç aşmadı. Her durduğunda da çizgiyi aşıp aşmadığını kontrol etti ve üstüne basmışsa geri çekildi. Hiçbir tabloya dokunmadı. Her eser çok ilgisini çekti ve dikkatle inceledi (Ah, bir de dokunabilseydik!) .
Anlayacağınız iki buçuk yaşındaki bir çocukla çok da keyifli bir şekilde sergi gezebildim. Evet, biraz hızlı gezdim. Saatlerce bir eseri inceleyemedim, bazılarının yanında yazan açıklamalarını bile okuyamadım ama olsun. Oğlumla birlikte gezdim. Kerem Hakan artık çizgiyi geçmeden nasıl eserlere bakılabileceğini biliyor. Daha sonra uzun uzun incelemeyi de öğrenecek.
Çocuklarla yapacağınız etkinliklerde sabırlı olun. Onlara açıklama yapın. Nereye gittiğinizi ve ne göreceğinizi önceden söyleyin. Gezi sırasında ne düşündüğü konusunda konuşmasını sağlayın. Ama mutlaka götürün. Siz de gidin. Onların sanatla iç içe bir hayat sürmesi için bu kültürü ona sizin kazandırmanız gerekiyor. Lütfen bunu ihmal etmeyin. Tüm çirkinlikleri, bu güzelliklerden mahrum bir hayat sürdüğümüz için yaşıyoruz.
Hayat aslında çok güzel…
İstanbul Modern hakkında detaylı bilgi almak için buraya tıklayabilirsiniz. Perşembe günleri ücretsizdir.
Harikasınız, hem sizi hem de Kerem Hakan’ı tebrik ederim, ilk fırsatta biz de gitmek istiyoruz:)