Birçok aile için yemek yedirmek kabustur. Çocukla-anne arasında adeta bir savaş oluşur. Uzmanlar ve doktorlar “zorlamayın, acıkınca nasıl olsa yerler. Zorlamak, yemek konusunda inatlaşmasına neden olur, yemek konusunda olumsuz bir algı oluşturur” derler. Annelerde buna karşılık ” Yedirmiyorum, bütün gün aç geziyor. Yedirmemenin hiç bir faydası olmuyor. Üç gün aç gezdirsem yemek istiyorum demez. Ne yapayım çocuk açlıktan ölsün mü? Gelişimi duracak” der.
Evet, yemek yemeyen çocuk gerçekten zordur. Ve birçok yöntem de işe yaramaz. Maalesef ki çocuklarımız bizden daha inatçıdırlar. Zorlayarak yedirilen bir kaç lokma da çocuğun yemeğe karşı daha çok ayak diremesine neden olur. Kimi anneler ise daha dayatmacıdır. Sert bir bakış atar, fayda etmezse bağırır, tehdit eder, ama o çocuğa o tabağı bitirtmeyi başarır. Geleceğin pasif ve kendi isteklerini ifade edemeyen bireyleri bu gibi anneler tarafından yetiştirilirler.
Kimi annelerse daha farklı bir yöntem izlerler. Bir bakarsınız çocuk masaya oturtulmuş, önüne tablet, telefon ya da televizyondan bir tane program açılmış, kaşık çocuğun ağzına girip çıkıyor. Çocuklar yemek yediklerinin bile farkında değiller. Anneler ise mutlu, çocukları yemek yiyor. Görüntünün etkisi ile hipnotize olmuş çocuk, bilinçli bir şekilde yemek yemediği için yiyeceklerin ayırımına varmıyor, sağlıklı bir biçimde masada aile ile oturup öğün paylaşma kavramını öğrenemiyor. Daha vahimi ise koşullanma. Bir şeyler izleyerek yemek yemeye alışan çocuk, yemek ile görüntü arasında bağ kuruyor ve koşullanıyor. Sonraki süreçte, ne zaman bir şey izleyecek olsa atıştırma isteği duyuyor. Buda obeziteye davetiye çıkarıyor.
Her çocuğun yemek yeme konusunda farklı dönemleri vardır. Kimi zaman aylarca iştahsız gezen çocuk, bir gün bir bakarsınız devamlı yemek talep ediyor. Çok iştahlı olduğu bir dönem, birden bire yemek yemeyi kesebiliyor. Çok severek yediği bir yemeği bir hafta sonrasında reddedebiliyor. Ya da bugüne kadar hiç yemediği yemekleri yemeye başlıyor. Çocuğunuzun bu dönemlerini gözlemleyip saygı göstermenizde fayda var. Özellikle hastalık ve sonrası dönemde ciddi iştah kaybı yaşanabiliyor.
Çoğu çocukta ise yemek seçme huyu vardır. Ben de bir seçici olarak, bu duruma anlayışla yaklaşıyorum. Her damak tadının farklı olduğuna ve bazı yiyeceklerin damak tadına uymadığı için beyin tarafından kabul edilmediğine inananlardanım. Bu, çocukluk çağında daha yoğun bir biçimde gözlenmektedir ve bebeklik döneminde verilen gıdalarla çok da bir alakası yoktur. Çocukluğumda neredeyse hiç bir sebzeyi yemezdim. Şimdi bir kaç tanesi dışında hepsini yiyorum. Severek mi ? Hayır. Sadece faydalı olduğunun bilincinde olduğum için kendimi zorluyorum. Ama çocuktan bu anlayışı beklemek biraz haksızlık olur. Çocuk sevdiği tatları yemek ister, faydalı olanları değil. Sizin burada yapabileceğiniz tek şey; ona aynı yiyeceğin farklı pişirilmiş halini ya da aynı değerdeki alternatifini sunmaktır.
Ben çocuklarımda zorlamama yolunu seçtim (Bu benim bireysel seçimimdi. Mutlak doğrudur diye bir iddiam yoktur). Ek gıdaya başladıkları andan itibaren ailece masaya oturduk. Yeseler de yemeseler de masada bulundular. Beslenme saatleri bizim öğün saatlerimizle aynı oldu. Her seferinde yemek yediler mi? Tabii ki hayır. Yemedikleri zaman ne yaptım? Hiç birşey. Sen bilirsin dedim ve başka bir seçenek sunmadım. abur cubur ve hazır gıdadan uzak tuttum. Yemek yedirme konusunda tek yaptığım şey, abartılı olmamak koşulu ile oyunlardı. Abartılı olmamak koşulu diyorum çünkü oyunu abartırsanız bu sefer de oyun için yemek yemeyebilirler.
Nitekim Aybike çok fazla yemek yiyen bir çocuk değil ama oyunla daha zevk alarak ve istekli yiyor yemeğini. Biz de farklı oyunlar üretiyoruz yemek masasında. Bunlardan birini sizinle paylaşmak istedim. Aybike Esra benim tabağımdan yemek yemekle kalmadı, üstüne yiyemediklerini kaşıkla kendi tabağına aktarma yaptı. Bir nevi etkinlikte yaptık yani. Sonuçta anne aç ama mutlu 🙂